Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) tarafından hazırlanan rapora göre yalan haberler sosyal medyada altı kat daha hızlı yayılıyor. Doğru olmayan haberlerin Twitter’da paylaşılma ihtimali, doğru haberlere göre yüzde 70 daha fazla. “Clickbait journalism” yani tıklama haberciliği, “sansasyonel” içerik üretme ve içeriğin yalan olması konuları, adı yeni medya da olsa “basının” daimi sorunudur. Bunun için bir meslek olarak görülüp, denetimin oluşması için internet medyasının meslek teşekkülü, birliği veya benzeri yapılanmanın hayata geçirilmesi gerekiyor.
Mağduriyet geniş bir kavram. Gündelik yaşamda dolaylı veya doğrudan maruz kaldığımız haksızlıklardan doğan sonuçların tümü için “mağduriyet” kavramını kullanırız. Bu kavram hukuk açısından da önemli. Zira hukukun temel amacı mağduriyeti tespit edip, gidermektir. Bu olgu, internetin gelişmesi ile yeni bir boyut alıp, yayılmaya başladı. Kullanmaya başladığımız ilk dönemlerinde ne kadar önemli olduğundan, hayatımızı kolaylaştırmasından bahsettiğimiz internet; görsel ve yazılı iletişimi değiştirdi. Kullanıcısına etkileşim olanağı sağlayan ve kendi düzenini, kendi enstrümanıyla genişletme yolunda ilerleyen; paylaşımları ile gündem olan haber siteleri, iletişim uygulamaları, sosyal medya hesapları, video kanalları son günlerin konusu… Bu mecralarda doğan her bilgi doğru değil. Bir amacı olsun veya olmasın bu mecralarda dünyayı dolaşan yalanlar üretmek mümkün. “Sosyal manipülasyon” başlıklı bir önceki yazımızda bu konunun kavramları üzerinde durup, “gündem sahteciliği” konusunda ülkemiz hakkına hazırlanan bir rapordan bahsetmiştik. Bu yazımızda, başımıza gelenleri hatırlatarak bir değerlendirmede bulunmak ve özellikle internet haberciliğine dair sorunları ve bunlara ilişkin önerilerimizi sunmak istiyoruz.
Yalanın hızı…
Haber, ülkede ve dünyada son günlerde yer alan olaylarla ilgili olarak basın, yayın ve iletişim organlarıyla kamuya iletilen her türlü bilgiyi kapsar. Habercilik, olan bitenin tüm gerçekliğiyle aktarılmasını hedefler. Ancak haber bu hedefinin dışında propaganda, manipülasyon, uydurma, çarpıtma aracı olarak da kullanılabilir. “Gerçek, ayakkabısını giymeden yalan, dünyayı üç kez dolaşır” diye bir söz var… Haber adı altında “servis” edilen yalanlar da böyle. İnternet ortamında üretilen yalan bilginin yayılmasından sonra ne kadar düzeltme yapılsa da oluşan imaj, kanı kolay değiştirilemiyor. Bu bilgi düzensizliği sadece siyasetin gündemi değil. Ticaret, rekabet, piyasa, gündelik yaşam da muzdarip… Oxford Üniversitesi’nin Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü tarafından 2018’de yayınlanan Dijital Haber Raporu’nda, kamunun yalan haberden en çok şikâyet ettiği ülkeler sıralamasında Türkiye başı çekiyor. Bir önceki yazıda değindiğimiz üzere İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmadan çıkan sonuca göre, “Türkiye’de gündem olan tweetlerin neredeyse yarısı sahte”… Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) tarafından hazırlanan ve 2006-2016 yılları arasında Twitter’da paylaşılan 126 binden fazla haberi mercek altına alan çalışma sonucunda ulaşılan sonuç şöyle: “… yalan haberlerin sosyal medyada altı kat daha hızla yayıldığını ortaya koydu. Araştırma, doğru olmayan haberlerin Twitter’da paylaşılma ihtimalinin doğru haberlere göre yüzde 70 daha fazla olduğu sonucuna vardı…”
Yalan rüzgarları
MIT Enstitüsü’nün raporuna göre, çoğu bot hesabın (bilgisayar yazılımları aracılığıyla oluşturulan ve gerçek kullanıcılar tarafından genellikle kullanılmayan, takipçi ve etkileşim oranını arttırmak amacıyla kullanılan hesaplar) tespit edilmesi oldukça güç. Northeastern Üniversitesi’ndeki bir araştırmaya göre “yalan haberlerin yüzde 80’inin kullanıcıların binde birlik bir kesiminden” çıkıyor. Bunlardan hatırlayabildiğimiz birkaçı şöyle: 2013 yılında Twitter’da bir haber ajansının hesabından paylaşılan “Son Dakika: Beyaz Saray’da iki patlama oldu ve Barack Obama yaralandı” bilgisi… Bu paylaşım beş dakikadan kısa bir sürede 4 binden fazla RT alarak yayıldı. 2019 yılında Sözcü gazetesinde çıkan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir CHP’liye, partisinde genel başkan olması konusunda destek vereceğini belirten, günlerce gündemi meşgul eden köşe yazısı… Karabağ Harekâtında, düşen bir SİHA’nın farklı açılardan birden fazla fotoğrafını yayınlayan Ermenistan ordusunun “Bir Bayraktar daha düşürdük” iddiası… Örnekleri çoğaltmak mümkün. Hiç şüphesiz bunun en güncel örneği Sayın Kılıçdaroğlu’nun da paylaştığı haber: “Katarlılara sınavsız tıp imkânı”
İnternet haberciliği
İnternet gazeteciliği -hepimizin de bildiği üzere- “sadece internet üzerinden haber yayını yapılması anlamına” geliyor. Bilgiye erişim, açısından önemli bir devrim aslında. Ancak kurulmasının kolaylığı, denetimindeki yetersizlik ve hukuki alt yapısının bulunmayışı sebebiyle gayet riskli bir alan aynı zamanda… Bir TV’ye veya gazeteye ait olan “haber sitesi” ile böyle bir bağı olmayan “haber sitelerinin” tutum ve davranışları birbirinden farklı. Birinci grup basın mevzuatı anlamında hukuki bir rejime tabi,”bağımsız!” olanlar böyle bir kayıtlama altına değil. Bu “yeni medya” akımının her geçen gün büyümesi, geleneksel medya araçlarını sistem dışına itmesi söz konusu. Zira yeni medya araçları zaman ve mekâna bağlı olmaksızın erişim ve ulaşım imkânı tanıyor. Bir de buna “herkesin haberci” olduğu bu çağda yerelde kurulan “çıkar amaçlı haber sitelerini” eklersek gün geçtikçe büyük bir karmaşaya doğru ilerlediğimizi söylemek işten bile değil. Yeni medyanın cazip birçok yönü var: * maliyetleri az * etkileşime açık *sunumu pratik * “anlık” yayın mümkün * konu bazlı tarama ve erişimi çok kolay…
Bu kolaylıkların yanında en kötü yanları: *bilgi düzensizliğine sebebiyet vermesi, * çıkar amaçlı kullanılması * itibar suikastı için çok kullanışlı olması.
Yalan haber suç mu?
Bir sitenin ortaya attığı yalan haber, haberin gerçeğinden fazla okunuyor ama “yalan haber” durumu başlı başına bir suç değil. Bu durum neredeyse tüm dünya için böyle. Ancak birtakım özel suçların kapsamına girince suç olgusu gündeme gelebiliyor. Ülkemizde geçmişte, zaman zaman yalan haber yapılması konusunda düzenlemelere gidildi, suç kapsamına alındı. Ancak gelinen noktada, temel insan hakları hukuku ile basınının, ifade ve haber alma özgürlüğü kapsamında ele alınıyor. Yalan haber yapma eyleminin suç olarak düzenlenmesi fikrinden uzaklaşılmış durumda. Yalan haber suç değil ama birtakım hak arama yolları var: Tazminat davaları, cevap ve düzeltme hakkı gibi. Haber sitelerinin özellikle yerel sitelerin internet ortamında sorumlularının tespitinin güç ve mali olanakları olmayan gerçek ve tüzel kişiler olması sebebiyle çok efektif sonuçlar vermediği açık. Zira, cevap ve düzeltme hakkını kullanma talebinin kime iletileceğine dair bir adres, kişi veya diğer bilgilerin olmadığı sitelerin sayısı çok. Bu hakkı kullandırmamanın yaptırımı ise pek etkisiz. Bir yol daha var ki o da içeriğe erişimin engellenmesi. Bu da viral olmuş bir yalan haber söz konusu ise bunun her site için ayrı ayrı yapılması gerekiyor. Bunların arama motorlarından silinmemesi veya bir yolunun bulunarak sitelere girilmesinin mümkün olması durumları karşısında çok etkili olmadığını söylemek mümkün. Geleneksel medya ve yeni medya ayrımındaki bu kavşakta bazı şeyleri yeniden düşünmek, gerekiyor…
Gayrinizami harp aracı!
“Geleneksel muharebe gücümüzü yaratıcı bir şekilde proaktif, dinamik ve alışılmışın dışında gayrinizami harp yaklaşımları ile birleştirmeliyiz”, “ABD’nin geçmişteki gayrinizami harp yaklaşımları döngüsel nitelikte olmuş ve büyük güç rekabetinde nükleer ve konvansiyonel caydırıcılığa ek olarak gayrinizami harbin proaktif bir şekilde koşulları ABD’nin lehine dönüştürdüğü gerçeğini göz ardı etmiştir.” Bu iki cümle ABD’nin “Ulusal Savunma Stratejisi Gayrinizami Harp Özeti 2020” belgesinden. Bu konuda benzeri mantıkla üretilmiş ve birçok ülkeye ait olan “gayrinizami” harp strateji belgeleri bulunuyor. Bu sadece ABD için geçerli değil. Gayrinizami harp, yani alışılmışın dışında yöntemler ile tehlike görülen odağın bozulması veya dikkatinin dağıtılarak etkisiz hale getirilmesi demek. Toplumun gerçek gündeminden uzaklaşmak veya kutuplaşmak yahut biri birine kin beslemek suretiyle etkisiz hale getirilmesi konusunda yeni mecra internet, sosyal medya, dijital ürünler… İşte yalan haber, bu boyutu ile bir “milli güvenlik sorunu” haline gelebiliyor. Bu da konuyu “basit” niteliğinden koparıp, “karmaşık ve etkin” bir biçimde önümüze getiriyor. Bu halde, soru şu: “Bir tehdit olarak yalan haber” söz konusu olunca, nasıl bir refleks belirlenmelidir? İnsanların siyasi tercihlerine etki etmek suretiyle geçirilmesi, toplumların “kaderini tayin etme” hakkına müdahale değil midir?
Sorunlar ve öneriler
Sorun: “Yalan haber”. Daha büyük sorun ise yalan haberin “viral” olması. Yani bir haberin, durumun, olayın “sosyal medya platformları ile kontrolsüz şekilde internet ortamında paylaşılması”… Bu konuda sorunları ve somut çözüm önerilerini şöyle sıralamak isteriz:
Etik sorunu: “Clickbait journalism” yani tıklama haberciliği, “sansasyonel” içerik üretme ve içeriğin yalan olması konuları, adı yeni medya da olsa “basının” daimi sorunudur. Bunun için bir meslek olarak görülüp, denetimin oluşması için internet medyasının meslek teşekkülü, birliği veya benzer yapılanmanın hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu konuda İnternet Medya Bilişim Federasyonu (İMEF), Türk İnternet Medya Birliği (TİMBİR) vb organizasyonların “sivil” girişimi çok kıymetli. Ancak bu konuda bu konuda internet alt yapısını sağlayanların oluşturduğu teşekküller benzeri, içerik üreticilerinin özellikle haber sitelerini kapsayan “mesleki disiplin” üreten mekanizmaların en azından “yarı resmi” statüde oluşturulması gerekiyor.
Medyanın finansmanı: Özellikle yerelde “herkesin haberci” olduğu “bataklığı” kurutmak adına, kamu kurumlarının internet haberciliği yapan sitelere yardımları, destekleri belirli koşullara bağlanmalı. Günlük gazete çıkarmanın çeşitli koşullara tabi olduğu bir sistemde, internet sitesinin kolay kurulabilir olması da ayrı bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Bunun da izale edilip, bir kritere bağlanması gerekiyor mevcut durumun.
Hukuki alt yapı: Etkisi sınır aşan internet medya düzeninin, Türkiye’de bir hukuki alt yapısı “yok” desek yeridir. Oysa basın mevzuatından ayrı ve bağımsız olması düşünülemez. “İnternet ortamında haber ya da yorum niteliğinde yazılı, görsel veya işitsel içeriklerin sunumunu yapan süreli yayın” olarak basın mevzuatında yerini alması gereken bu haber sitelerine ilişkin başlatılan yasa çalışmasının evvel emirde kanunlaşması gerekmektedir.
Manipülasyona tedbir: İşin nirengi noktası bu sanırım. Manipülasyonunun, düzeyi ve etkisi artık ölçümlenebilir bir düzeyde. Basın özgürlüğünün, toplumun “düşünme” “ifade etme” “karar verme” süreçlerine etki edecek haberler paylaşması halinde, her bir bireyin hak ve hürriyetlerine etki etmesi mümkün. Bu daha önce de değindiğimiz üzere “sosyal manipülasyon”. Bunun ifade özgürlüğünü ifsat edici yönünü var. İnsanların tercihlerini etkileyerek yanlış karar vermelerini sağlaması mümkün. Bunun için artık bu kamusal düzeyde zarar doğurduğunu görüp yasaklayıcı ve hatta cezalandırıcı net ve etkin tedbirleri düşünmek gerekiyor. Bu, işini düzgün yapan, kamuoyunu bilgilendirme görevini yerine getiren, objektif habercilik yapan kimseleri korumak adına da önemli…
Tüm bunların dışında bireysel olarak bir otokontrol geliştirmeliyiz. En başta, internet bilgisine “şüpheci” bakmak zorundayız. Haberin içeriğini iyi tahlil etmeliyiz. Her söylenene inanmamamız, bunu ailemize ve çevremize anlatmamız gerekiyor. İkinci olarak yapılması gereken haber içeriklerini, paylaşımları tahlil edip doğruluğunu tescil eden “teyit” sitelerini takip etmek olacaktır. Ve son olarak, zararlı ve yalan içerikleri ilgili sosyal medya platformuna ve internet sitelerine geri bildirim yapmalı, mümkünse doğrusunu paylaşmalıyız. Bu adeta yoldaki bir taşı, başkalarının ayağına değmesin diye kaldırmaktır. Yalanı görüp düzeltmek, insan olarak hepimizin görevidir. Mağduriyetleri gidermenin en önemli yolu, başımıza geldiğinde karşı koymak kadar, başkasının başına gelmesi için çalışmaktan geçmektedir.