Devletin yargı içtihatlarında ele aldığı ve yıllardır istikrarla hakaret olarak değerlendirdiği bir eyleme Twitter “benim kurallarımı ihlal etmiyor” diyebiliyor. Terör, nefret suçlarında, mahkeme kararının suçlu bulması yetmiyor, Twitter uzmanlarının da eylemi bir ihlal olarak değerlendirmesi şartı aranıyor. Yani sosyal medya platformları ülkelerin hukukunu aşan bir etkiye sahip.
Sosyal medya, gerçek bir “ağ” gibi her yanımızı örmüş durumda. Her ne kadar eleştirsek de, bu mecranın içinde olmaktan, bu alanın kurallarına uymaktan kendimizi alıkoyamıyoruz. Hayatımızın hayli fazla sayılabilecek bir evresini; her gün ama her gün bu mecrada geçiriyoruz… Buralardan acımızı, kederimizi, yaptıklarımızı, planlarımızı, eleştirilerimizi, övgülerimizi, kısaca her şeyi paylaşıyoruz… Burası yeni sosyal alanımız. Bu sosyal alanın en önemli aktörlerinden biri olan Twitter son günlerde fazlaca gündemde. Ancak Twitter konusunda bilmediğimiz ya da aklımıza gelmeyen birkaç yön var. Ülkelerin hukukunu aşan bir etkiye sahip olan Twitter meselesine bir de bu yönden bakmak istedik.
Kendi hukukunu belirliyor
Twitter, diğer sosyal medya araçları gibi, kendi kuralları olan bir platform. Herkesin “içinde” olduğu fakat çoğu kimsenin “neyin içinde olduğunu” tam olarak bilmediği bir yer. Buradaki kurallar kimsenin de ilgisini çekmiyor… Ya da önemli bir çoğunluk bunu kanıksamış, normalleştirmiş… Bu mecranın kurallarını öncelikle sosyal medya platformlarının bizatihi kendisi koyuyor. Bunu bir “politika/policy” olarak tüm dünyaya sunuyorlar… Yani kendi hukukunu kendisi belirleyen bir mecra…
Evet, Twitter adeta bir “kanun koyucu” refleksi ile karşımıza çıkıyor. Şirket, (Twitter, Inc.) bir yayın politikası belirliyor (https://help.twitter.com/tr/rules-and-policies) ve diyor ki bir Twitter kullanıcısı benim platformuma dâhil olursa, benim kurallarıma, benim öngördüğüm yasaklara ve izin alanıma tabidir. Bunu kabul ediyorsa, bu platformu kullanabilir… Peki nedir bu kuralların özü. Yani hangi içeriklerin paylaşılması halinde twitter müdahale edebilecektir:
Şiddet: Bir bireye veya bir grup insana yönelik şiddet içeren tehditlerde bulunamazsınız. Şiddetin yüceltilmesi de yasaktır.
Terörizm/şiddet içeren aşırılık: Terörizm veya şiddet içeren aşırılıkla ilgili tehditlerde bulunamaz ya da bunları destekleyemezsiniz.
Çocuk cinsel istismarı: Twitter’da çocuk cinsel istismarına karşı sıfır tolerans uygulamaktayız.
Taciz/suistimal: Birini hedef alarak taciz eden ya da rahatsızlık veren davranışlarda bulunamaz veya başkalarını buna teşvik edemezsiniz. Birinin fiziksel zarar görmesine yönelik dilek veya arzu belirten ifadeler de buna dahildir.
Nefret söylemi: Diğer kişilere karşı şiddeti destekleyemez veya ırk, etnik köken, ulusal köken, toplumsal sınıf, cinsel yönelim, cinsiyet, cinsel kimlik, dini inanç, yaş, engellilik durumu ya da ciddi hastalığa dayanarak tehditlerde bulunamaz veya taciz edemezsiniz.
İntihar veya kendine zarar verme: İntiharı veya kendi kendine zarar vermeyi destekleyemez ya da teşvik edemezsiniz. Görsel şiddet ve yetişkinlere uygun içerik dahil hassas medya: Canlı video veya profil ya da başlık resimlerinde aşırı korkutucu medya yayınlayamaz veya şiddet içeren ya da yetişkinlere uygun içerik paylaşamazsınız. Cinsel şiddet ve/veya saldırı görüntülerinin yer aldığı medyaya da izin verilmemektedir.
Yasa dışı veya yasal düzenlemeye tabi ürünler ya da hizmetler: Hizmetlerimiz, yasa dışı amaçla veya yasa dışı etkinliklerin sürdürülmesi için kullanılamaz. Yasa dışı ürünlerin veya hizmetlerin yanı sıra yasal düzenlemeye tabi bazı ürün ve hizmet türlerinin satışı, satın alınması ya da bunlarla ilgili işlemlerin kolaylaştırılması da buna dahildir”.
Tabii Twitter bununla da yetinmeyip, kullanılmayan hesapları silme veya bazı hesapların “troll” olduğunu belirterek bunları kaldırma iradesi de ortaya koyabiliyor. Bazı hesapları “kayıtlı/teyitli” hesap olarak nitelendirebiliyor… Hesap açarken basit görünen “kabul” ifadesine basarak tüm bu yetkileri Twitter’a vermiş oluyoruz.
Saydığımız politika da belirtilen eylemler; hemen herkesin üzerinden antant kalıp, kabul ettiği konular. Ancak buna rağmen mağduriyetler var. Çünkü koruma altına alınanların dışında da ihlaller söz konusu olabiliyor… Bir kimseye ceza vermek veya onu suçlu bulmak, eyleminin hukuka aykırı olduğunu tespit etmek devletlerin egemenlik hakları çerçevesinde ele alınır. Diğer ifade ile devlet; hukuku belirlemeyi ve bunu uygulamayı egemenlik hakkı ile özdeş bir durum olarak görür. Bu her devlet için bir varoluş demektir. Bu konuda hiçbir devlet bu hak ve yetkisinin kullanımı için ortak kabul etmez. Bunun istisnası, uluslararası yargı kurumlarıdır ki bunlar antlaşma, sözleşme vb uluslararası metinler ile ihdas edilmiştir.
Herkes fenomen!
“Küreselleşme” ile ticaretin ulaştığı boyut, ilişkilerin gelişmesi ile bir takım “şirketler” kural koyma ve bunu tatbik etme boyutuna ulaştı. Bunu önceleri elde ettikleri ekonomik güç ile “kulis” yaparak “yasama” ve “yargıya” nüfuz ederek yapabilmekteydiler. Ve halen “lobi” faaliyetlerinin devam ettiği de aşikardır. Özellikle basın bu konuda önemli bir yer tuttu. Şimdiler de ise, bu ekonomik güce ve bu alanda kural koyma durumuna iletişimi yönetme ve belirleme durumuna “dördüncü kuvvet” olan medyanın da eklemlendiği dönemdeyiz. Bunun ismi de “sosyal medya”. Yani artık herkes “haberci, gazeteci ve basın mensubu”. Bu bolluğun doğurduğu içinde tezatlar içeren süreç şöyle ilerliyor:
• Haber almak kolaylaştı ancak bir o kadarda manipülasyon kolay hale geldi.
• Şeffaflık arttı ancak bir konuyu internetten silerseniz o konu bir anda “yok” olabilir.
• İletişim hızlandı ancak “yeni” kavramı tükendi yetişmek mümkün olmuyor.
• Her haberi internete girebiliyoruz ancak hatalı bir haber yıllarca size yapışabiliyor.
• Her şeyi hatırlamak kolay ancak unutulma hakkı yok.
• Yeni insanlar tanımak kolaylaştı ancak bir anda “itibar suikastına” uğramak artık çok basit bir şey.
Sosyal medya mahkemesi
Kısaca, kurallarını devletlerin koymadığı bir yeni bir tür: Sosyal medya. Bu bağlam tam da değinmek istediğimiz husus. Özellike Twitter üzerinden gidersek, kuralları var ama hangi konunun bir ihlal oluşturduğuna kendi karar veriyor. Örneğin Türk yargı içtihatlarında ele aldığı ve yıllardır istikrarla hakaret olarak değerlendirdiği bir eyleme Twitter “benim kurallarımı ihlal etmiyor” diyebiliyor. Yani yukarda saydığımız kurallar ile yetinmiyor, hangi eylemin “adeta” suç olarak nitelenmesi gerektiğine de karar veriyor. Örneğin terör, nefret suçlarında, mahkeme kararının suçlu bulması yetmiyor, Twitter uzmanlarının da eylemi bir ihlal olarak değerlendirmesi şartı aranıyor.
Bunun tam tersi de geçerli Türk Hukukunun bir kimsenin fotoğrafının paylaşılmasının suç olarak değil de bir hukuku sorun olarak nitelemesine karşın, Twitter kurallarıma uygun değil diyerek ortadan kaldırabiliyor. Veya Google, unutulma hakkı çerçevesinde silmesi gereken bir içeriği silmeyip sizi kaynak siteye yönlendiriyor. Kaynak site Türkiye adli-idari birimlerinin kararlarını tanımayarak “silmiyorum” diyebiliyor. Yahut facebook, kişisel veriniz bir başkası ile paylaşıyor ve yetkili kurullarınızın verdiği yaptırımlara karşı çıkabiliyor, uygulamıyor, dikkate almıyor…
Bu izah ettiğimiz durumlar ışığında artık mahkemelerden karar aldırmak önemli değil, sorunu diğer paydaşlara aktarıp ihlali men etmek önemli. Yani artık sosyal medya denince hukuki durumu sadece devletlerin mevzuatı ile anlatmak ve anlamak yeterli olmuyor. Bu bağlamda, hukuk müfredatın da bir değişiklik şart görünüyor.
Hukuk sistemindeki farklılık
Türkiye’de ifade özgürlüğünün ele alınması, “Common Law” (İçtihat Hukuku) geleneğine göre değil, bulunduğu hukuk ligi olan kıta Avrupası sistemine göre ele alınıyor. Aradaki çekişme de biraz burada yatıyor, ABD menşeli birçok firmanın olaya bakış açısı ile ülkemizin olaya bakış açısı farklı. İttifak ettiğimiz birkaç konu var şiddet, çocuklar, pornografi vs. ittifak edemediklerimiz ise devletin güvenliği, halkı tahrik, kin ve düşmanlığa sevk başta olmak üzere ağır eleştirilerin bizde hakaret kabul edilmesi gibi konular. Bu konuda, denetimi tek elde toplamak yerine, çerçevesi çizilmiş bir düzenleme ile meseleye yaklaşılması gerekiyor. Altını olan kuralı koyar, yeni dünyanın temel paradigması. Bu sorunun da temelinde bu yatıyor aslında. Temelde “internet” konusu yatıyor. Burada bir “hakim durum” ve onun etkilerini izlemekteyiz. İnternet “açık” olduğu söylenen bir ağ. Bu ağ sınır tanımadan iletişim imkanı vermekte. İnternet bu yapısı itibarıyla tam anlamıyla “küresel” bir nitelik taşıyor. Ancak meselenin farklı ve gözden kaçan bir boyutu var. İnternet bu ağının tesis için bir kablolama sistemine yani fiziksel alt yapıya ihtiyaç duymakta. Her ne kadar “bulut”, “uydu” vb dijital (kablosuz) bir sisteme vurgu yapılsa da; bunların hepsi nihayetinde bir cihaz ve/veya kaydedilen bir gerece ihtiyaç duyuyor. Bu halde, internetin bilgilerinin depolandığı bu alanların fiziksel olarak bulundukları ve geçtikleri ülkeler ile sözleşme bağı kurmuş şirketler, firmalar ve devletler de birer sorumlu ve/veya muhatap olarak karşımıza çıkmakta. Bu maddi bileşenlerin pek çoğu ABD’dedir. Bunlar devlet kurumları tarafından değil özel kuruluşlar tarafından yönetilip denetlenmektedir. Bu sebeple ABD mevzuatı ve yargı kurumlarının olaylara ve meselelere yaklaşımı, nihayetinde diğer devletlerin hukuk sistemi ve yargı kararlarını by-pass edecek duruma gelmiştir. Bu hem rahatız edici hem de adil olmayan bir durumdur. Avrupa açısından önemli olan hat, İngiltere üzerinden Atlas Okyanusunu aşarak ABD’de giden kablo hattıdır. Bu “hakim durum” sebebiyle, Avrupa liginin ortaya koyduğu veya koymak istediği ilke ve kurallar, internet sistemi içinde “hukukun üstünlüğü”, “demokrasi”, “ifade özgürlüğü” gibi düzenlemelerden dem vursa da, “bir iyi niyet ifadesinden öteye gidememektedir”.
Mücadele yöntemleri
Hemen her ülkede ülkemizdeki Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK)gibi, özerk yapılar ile internet konusunda erişim kısıtına gidilmekte, kısıtlama için mahkeme kararları aranmaktadır. Bazı konularda (İntihara yönlendirme, Çocukların cinsel istismarı, Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, Sağlık için tehlikeli madde temini, Müstehcenlik, Fuhuş, Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama) kendiliğinden harekete geçerek, içeriğe veya siteye erişimi engellemektedir. Bunun dışında kalanlar için mahkeme kararı aranmaktadır. Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de sorun Twitter ile ilgili içeriklere dair verilen erişim engelleme kararının uygulanmaması veya bu konuda kararın Twitter tarafından uygulanmaması durumunda doğmaktadır. Sorun sadece Twitter kaynaklı değildir. YouTube, Google, Facebook, TicTokvb sosyal medya platformları benzer sorunlar ile gündeme gelmektedir. Twitter bunlar içinde en sert yaklaşıma sahip olandır.
Bu yönüyle mesele “küresel şirketler” ile “ulus devletlerin” mücadele alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konu bir diğer ifadesiyle, ABD’nin “kural/hukuk” ihraç etmesi ve bireylerin yaşama ve düşünce biçimlerini inşa etmesidir. Bu konuda Twitter’in uygulamalarını yine bu mecradan eleştirmek ve karşı çıkmak da ayrı bir ironi halini almıştır. Bu konuda devletlerin tüm dünyada internet bağlamında düzenleyici bir ve ortak sorunları çözücü yaklaşımları gerekir. Bugün yazdıklarımız konunun sadece bir bölümüdür. Bu konu uzmanlarınca derinlemesine ele alınması gereken ciddi bir sorundur.